FİKİR HÜRRİYETİ ÜZERİNE

🗽  FİKİR HÜRRİYETİ ÜZERİNE 🗽 

    Fikir özgürlüğü, daha doğrusu genel bağlamda özgürlük hayatın, yaşamın, dinlerin en önemlisi ise “benliğin” kaynağıdır. Benlik ise, fikrin, rasyonel düşünmenin ve “isyankarlığın” ana kaynağıdır. Nasıl mı? İşte bu konuyu lafı çokta uzatmadan, açıklayıcı bir şekilde,  benim deyişimile: William James üslubu ile yazarım.

    Mutluluğun ana kaynağı, özgürlüktür. İnsan özgür olmadan, mutlu olamaz [1]. Tabii bu özgürlüğün nasıl bir özgürlük olacağı önemlidir. Liberteryan anlamda bi özgürlük benim kastettiğimdir. Yani: A ve  B durumu olsun. Siz bu ikisinden hangisini isterseniz onu yapacaksınız ve A durumu seçtiniz. İşte sizin A ve B durumundan “istediğiniz”  seçeneği seçmenize “liberteryan özgürlük” denir [2]. Diğer bir özgürlük türü ise şudur: A ve B durumu var. Bu durumlardan ikisinden B durumunu yapmak istiyorsunuz ve aynı zamanda B durumunu yapmak zorundasınız. İstesenizde A durumunu yapamayacaksınız.  İşte bu anlamda bir özgürlük olmadan insanlar mulu olamaz.

    İnsan doğasından dolayı özgürlüğü, hürriyeti arzular ve ister; fakat kendi kendine yetmeyen ve başkalarına bağımlı olan, (Ayn Rand’ın deyişi ile) “ikinici elciler” yönetilmek isterler [3]; maalesefki bu insan çoğunluktadır. Bu çoğunluk zeki zümrenin sırtından geçinir. Bağımlı insanlardır. Bir bakımdan koyun sürüsünden farksızlardır. Bu koyun sürüsünün bir güdücüye ihtiyacı vardır. Bundan dolayı bir güdücü yani onların zihinlerini, “benliklerini kontröl edecek insanlar ararlar”. Bu durumun (çoğunluğun belirmemiş olduğu) kültürel öğelerde de görmek mümkündür. Aynı zamanda tasavvuf kültüründe de bu görülmektedir. Mevlana şöyle demektedir [4]:

       Sürü güdücü olma! yani yüksek mevkiye, yüksek makama, başkanlığa heves etme! Sürüde, halk                arasında kal! üksek mevkide bulunmak baş belasından başka bir şey değildir.

    Bu öğretiler hemen, hemen her yere sızmıştır; zira bu öğretilere ihtiyaç duyan insanlar çoğunlukta olduğu için çoğu yerde varlardır. Anlaması zor şeyler olduğunu düşünmüyorum. 

    Konuyla ilgili olarak bir alıntı yapmak istiyorum [5]:

     Mistisizm, büyücülük, batıl inançlar, ortaçağdakileri andıran tarikatlar ve yıldız falları, özellikle hızlı değişimler karşısında şaşkın ve kendisini yönetmekte güçlük çe- ken insanlar tarafından benimsenmekte. Bu insanların bazıları o denli yönetilme ihtiyacındadır ki, yakın bir geçmişte bir tarikatın üyeleri, liderlerinin buyruğu üzerine toplu halde intihar et- meyi bile kabul edebilmişlerdi. Ama New York kentinin Grand Central tren istasyonunda para atılarak yıldız falı bakılan bir bilgisayar, teknoloji çağının getirdiği çelişkilere en çarpıcı örneklerden biri olsa gerek.  

    Aynı öğretileri, sosyalisr-komünist ve  marksistlerde de görülmektedir. Aslında tasavvufunda, komünizme amacı aynıdır: insanların zihinlerini kontrol etmek ve insanların benliğini öldürmek. Aslında bu durumu liberalizm aracılığıla insanları özgür bıraktığımızda da insanlar bu sefer isteye, isteye zihinlerini “zengin elit guruba” bıraktığını görmekteyiz; fakat bu durum liberalizmden kaynaklı değildir.. Bu durumun kaynağı, üstte bahsetmiş olduğumuz yönetilmeye ihtiyacı olan 2. elciler “sürüsünden” dolayı kaynaklanmaktadır. 

    Üstte dediğimiz şeylerden biride benlik kavramıdır. Benlik kısaca: ben deme özelliğimizdir. Burada kısa bir parantez açma ve gözlerimizi tekrardan tasavvufa yöneltmek istiyorum.

***

    Sürüde kal! Güdücü değil! Güdülen ol! Diyen tasavvuf yine ne hikmetse benliği öldürmenin ve vahdeti vucuda yani “varlığın birliğine” ermemiz gerektiğini söyler. Kısaca dünyevi şeylerden soyutlanarak “Allah ile bir olmamızı öğütler”. 

*** 

    Benliğin önemini Ayn Rand ve Objektivizm makaleden bir alıntı yaparak belirtmek istiyorum [6]:

    Çünkü, bencil olan kişi kendini en iyi şekilde geliştiren, eğiten insan her hareketini “BEN” için yapandır. Kişi başkalarını ön plana aldığı zaman, başkalarına yaranabilmek için “çoğunluğun” yaptığı şeyleri yaptığı zaman ön plana çıkar ve diğer insanların fikirlerini, düşüncelerini, hareketlerini tekrarlar, “2. el fikirlere” sahip olursan, sen başkalarının himayesi altına girmiş birisin demektir. [2]  [Kaynağa ulaşmak için Ayn Rand ve Objektivzm makalemin kaynakçasına bkz.].Artık insanlar seni sömürür. Yine Ayn Rand’a göre başka insanlarda -çoğunlukta dahil olmakla birlikte- başkalarına bağımlıdır. En başta kalan o insanları himayesi altında tuttan, sömürgeciler vardır. Bu sömürgeci insanlar, insanların “ben” diyebilme özelliği olan bencilliğini öldürmek için her yolu denerler. Ben demeden fikir belirtilemez. Ben demeden, tekil iyelik eklerini kullanmadan insan hiç bir halt edemez. Fikri’m’ demeden fikir belirtilemez. İnsanların kaplanlar gibi pençeleri, keskin dişleri yok. Rasyonel düşünce becerileri ve bu becerinin ürünü olan fikirler vardır. Kaplanlar hayatlarını pençeleri ve keskin dişleri ile devam ettirirken, insanlar rasyonel düşünce becerisinin ürettiği fikirler sonucu ortaya çıkan alet, edevatlarla hayatta kalır. Bu fikir yürütmeyi yapabilmek için “ben” demeden bunların hiçbiri yapılamaz. Ben merkeze konmadan yapılamaz. Benliğe ihanet edilemez [3] [Kaynağa ulaşmak için Ayn Rand ve Objektivizm makalemin kaynakçasına bkz.]. Beni merkeze koyan “gerçek bencil” insanlar ancak bir şeyler üretebilir. Ben diyemeyen insanlar hayatlarını devam ettirmek için “bencil” insanlara muhtaçtırlar. Yani asalaklardır. Asalak olan bu insanlar hiç bir iş beceremezler. Bunlar sayıca üstündür; fakat bunların hayatta kalmasını sağlayan zeki, fikir üretebilen ve “gerçekten bencil” insanlardır.

    Benlik olmadan, yani ben demeden alet-edevat yapılamaz. Fikir üretilemez; fikir üretilemezse icatlarda olamaz; icatlar olamazsa ilerleme durur. Ben demeden, benliğe sahip olmadan hiç bir şey olmaz.

    Benlik, hayatın, yaşamanın ana kaynağıdır. Benliğe savaş açmak, hayata, fikirlerin tümüne, üretken aşarıya savaş açmaktır.

    Tasavvuf ve diğer mistik öğeler üstte okumuş olduğunuz şekilde yorumlarda bulunurken kurn yani islam ne demektedir?

    Kuran bencilliğimizi iyiden yana kullanmamızı emreder. Benlik kuranda ne iyidir; ne de kötüdür. Bencillik nötr bir kavramdır. İnsanın kolu gibi doğasına içkin özelliğidir [7]. Kuran bu özelliğimizi takvalı olandan yana kullanmamızı şu ayette açıklar:

Benliği temizleyip arındıran, gerçekten kurtulmuştur. Şems 9

    Kuran benliğin dostu veya dşmenı değildir. benliğin nereye empoze edilerek kullanıldığını dikkate alır. Kuranın benlikle değil, benliği kötülükten yana kullanmakla derdi vardır (konuyla ilgili olarak, Ayn Rand ve Objektivizm makalemin “İslam Açısından Egoizm” bölümünü okumanızı öneririm). 

    Her neyse; konuyu çok fazla dağıttık. Tekraran gözlerimizi fikir hürriyetine çevirelim. Fikir özgürlüğünün benliğin kaynağı olduğunu söylemiştik bu konuyu biraz daha açıklamak ve kendimce argümanlarla kanıtlamaya çalışacağım.

    İstediğiniz, fikirlere, düşüncelere sahip olmadan daha doğrusu bu fikirleri daha aklınızdan bile geçiremeden siz, sizin fikirlerinizi kısıtlayan, fikir özgürlüğünüzü -illada silah zoruyla olmadan, medya, kültür vs. etkisi ile olan kısıtlamada dahil olmak üzere- elimizden alan insanların yani “sömürgecilerin” etkisi altına girmiş oluruz; daha doğrusu direk onlar olmuş oluruz. O insanlar artık bizim zihinlerimizi, beni ben yapan, hayatın, fikirlerin, üretkenliğin var olmasını sağlayan ve en büyük yapı taşlarından biri olan benliğimizi, kendi benlikleri ile kendi ruhları ile doldurmuşlarıdır. tabii ki de burada bahsettiğim ruh, yarı saydam olan, şağdan-sola uçan bir ruh değil. Ruh derken, fikirlerin, düşüncelerin bir bütünüdür benim kastettiğim. Kısaca zihindir diyebiliriz. En azından benim burada kullandığım anlam budur. Yoksa zihinin ne olduğu konusunda pek tabii ki de zihin felsefecileri uzun-uzun düşünmüş ve tartışmışlardır. Bu konuda pek bir bilgim olmadığım için bana ancak susmak düşer.

    Düşüncenin, üretken başarının, fikirlerin ve fikirlerin bir bütünü olan ruhun var olması için (Allah’ın dilemesinden sonra) ön koşul olan benliğe karşı açılan bu savaşı görmekteyiz. Kimi zaman bu savaşı açanlar cübbeli sakallı Mevlana, Hallac-ı Mansur, İbn-i Arabi’dir; kimi zamanda kırmızı saçlı, feminist, spiritualist bir kadındır. Kimi zamanda (tasavvufda dahil olmakla birlikte) bunları fonlayan zengin elit gruptur…

    Lenin’i fonlayanlar zamanın Alman masonlarıydı… Zengin elit gruptu… Şimdi de tasavvufçu dernekleri fonlayan yine zengin elit gurup… Spiritualist grupları fonlayanlarda yine aynı zengin elit grup… Bu tüm “FONLANAN” fikirlerin veya “DİNİN” ortak noktası şudur: Benliğini yok et! Tanrı’lığını keşfet! Sadece jargonları farklıdır. Birisi fenafillah der, birisi nirvana der… Zengin elit grubun yegane amacı şudur: Tek dünya devleti ve tek dünya dini… İşte bu tek dünya dini “new agedir”.

    Bu dediklerim delilsiz veya saçma gelebilir. Bu yazıda uzun, uzun deillerini saymayacağım. Ama “michael sikkofield.blogspot.com” a bakmanızı öneririm.

    Benden bu kadar. Uyanık olun. Sorgulayın ve bolca okuyup yalnızca Rabbinize yönelip doğrulun! Siz Rab değilsiniz. Siz yaratıldığınız.

    KAYNAKÇA 

[1]:

[2]: Gregory E. Ganssle, Tanrı ve Zaman, FOL Kitap, Mart 2023.

[3]: Engin Geçtan, İnsan Olmak, Metis Yayınları, s. 25

[4] A. e.

[5]:Mevlana, Divan-Kebirden seçmeler, Hazırlayan: Şefik Can. Ötüken ayınevi, 199. bölüm.

[6]: Arslan Yanbay, Ayn Rand ve objektivizm, 2024.

[7]: A.e.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MÜNAFIKLARA KARŞI MÜNAFIKLAŞAN MÜSLÜMANLAR!

Kitap Önerileri